top of page

Hiçbir zaman kaybetmeyeceğimizi düşündüğümüz duygularımızı kaybettik. Bu barbarca!


Vakit, geçtiğimiz aylarda başımıza gelen en etkileyici kültür-sanat gelişmelerini değerlendirme vakti. Sene sonu yaklaşıyor ve 2023'ün en iyileri listeleri hazırlanıyor!


Bu yıl, müzik dünyasının en önemli gelişmelerinden biri şüphesiz ki Blur'un sekiz yıl sonraki etkileyici dönüşüydü. Bir dönem ya da janranın ötesinde, bir kültürü temsil ediyor Blur. Son albümleri The Ballad of Darren ve Wembley ile alev alan konser serileri, onların Britanya için adeta bir ulusal simge hâline geldiğini gösteriyor.


Grubun front-man'i Damon Albarn, geçtiğimiz yıl Gorillaz ile turnedeyken şarkılar yazmaya başlıyor. Blur'ün 8 Temmuz'da vereceği, tarihindeki ilk, Wembley konseri için anlaşmaya varılmasının ardından; Albarn, hazırladığı demoları dinletmek üzere yol arkadaşlarını bir araya getiriyor ve albüm çalışmaları böylece başlıyor. Adını –grubun ve ardından uzun yıllar Albarn'ın kişisel korumalığını üstlenen– Darren "Smoggy" Evans'tan alan "The Ballad of Darren", James Ford prodüktörlüğünde kaydediliyor. Parlophone Records etiketiyle 21 Temmuz'da yayınlanıyor. "The Magic Whip"in sekiz yıl ardından gelen albüm, grubun dokuzuncu stüdyo kaydı. 10 şarkıdan oluşuyor ve 36 dakika uzunluğunda.

Albüm, bir orta yaş bunalımı anlatısı üzerine kurulu. Konsept albüm olmamakla birlikte, neredeyse tüm şarkılarda geçmişle problemleri olan, geçirdiği dönüşümün farkında fakat bir o kadar da o günlere dönemeyeceğinin pişmanlığını taşıyan bir karakterin izleri var. O karakter çok net bir gerçekliği vuruyor dinleyenlerin yüzüne: Hiçbir zaman kaybetmeyeceğimizi sandığımız hisleri bile kaybediyoruz. Şu an nereye gidiyoruz, onu da bilmiyoruz… Albümü içinden tek bir şarkı seçerek anlatmaya çalışsak, elimiz doğrudan üçüncü sıradaki "Barbaric"e gidecektir. Blur diskografisine dönüp bakınca, 2013 tarihli "Think Tank"in yapı taşlarından "Out of Time"ın yanına oturan "Barbaric", gerek modu gerek orta-tempo bas yürüyüşüyle albümün karakterini en net biçimde yansıtan şarkı olarak ayrıştırıyor kendini bu albümde ve orta yaş türbülansının imzasını atıyor.

Blur'ün 2010 sonrasında sadece iki albüm çıkardığını göz önünde bulundurmamız lazım. Tıpkı "The Magic Whip"te olduğu gibi kendiliğinden gelişen bir kayıt süreci var bu albümde de. Albarn ve Coxon arasındaki dengenin yakalandığı noktada bir güneş tutulması etkisi yaratmayı çok iyi bir şekilde başarıyorlar. Bu dönüş, Brit-Pop çağının da dönüşüne bir işaret midir? Yapılan değerlendirmelerde bu soru sıkça yinelense de cevaba "Evet" demek elbette çok zor. Sonuçta başkalaşmış bir müzik piyasası, yetişkin bir yaşta Blur ve paramparça bir Oasis var elimizde. Albüme Albarn'ın solo projelerine yakınsayan bir atmosfer hâkim olduğunu da söyleyebiliriz. Fakat biraz olsun 90'lı yıllardaki Blur'e –esasında, 13 albümüne– yakın bir tat arıyorsanız buna en çok yaklaşan şarkı, "St. Charles Square". Melodinin ya da riff'lerin yetersiz kaldığı noktada, Albarn'ın Hyde Park yakınlarında torbacı Pauli'den kaçarken attığı çığlıkların yardıma koştuğu bir zaman yolculuğu.

Öte yandan, albümün etkisini kuvvetlendiren esas gelişmenin, biletlerinin aylar öncesinden tükendiği Wembley konserleri olduğunu söylesek abartmış olmayız. Birleşik Krallık ve Avrupa'daki ısınma turlarının ardından, Wembley'de hayallerine doğru koştu 8-9 Temmuz'da Blur. Setlist'te, özellikle geçmişten seslere yer verdiler. Grubun ve seyircilerin iki gün boyunca verdikleri reaksiyon görülmeye değer. Yeni albümden de sadece iki şarkıya yer verdiler setlistte. "St. Charles Square" ile sahneyi açtılar ve bis'te "The Universal" öncesinde "The Narcissist" çaldılar.

Öyle gözüküyor ki; 2023, Blur için unutulmaz bir yıl olarak kayıtlara geçecek. Büyük bir karamsarlıkla geçmişten kaçarken, binlerce insanla o geçmişi kucaklamanın sıcak ve tedavi eden bir tarafı olsa gerek grup için. Son olarak şunu söylemeliyiz: Müzik piyasası için vazgeçilmez bir değer Blur. Albüm sonrasındaki tüm yorumlar ve aldıkları etkileşim bunu kanıtlıyor kesinlikle. Fakat Wembley konserleri bir başka şeyi işaret ediyor sanki. Bu dört yol arkadaşının söylediği her söz, çıkardığı her ses Britanyalılar için boşluğu doldurulamaz ve zamansız bir anlam taşıyor…


📸: Linda Brownlee


bottom of page