top of page

Göğün balıkları geldi geçen gün

🎥: Pelin Kaçar / Büyü


Dilara Sakpınar, son albümü Eskisi Gibi Değil'i ekim ayı sonunda yayınladı. Onun sesini duymak ve yazdığı satırlara eşlik etmek, bir dostla hayat üzerine dertleşmek gibi. Güvenli, bildik bir limana kaçış aslında... Bitmek bilmeyen kendimizi tanıma/anlama serüvenimizde huzurlu bir rehber sundu bize her zaman. Gerek 123'ün gerek solo çalışmalarının (Lara Di Lara) bizdeki esas anlamını bu oluşturuyor.


Eskisi Gibi Değil, Lara Di Lara'nın kişisel tarihinin –kızının dünyaya geldiği– çok anlamlı bir dönemine tanıklık ediyor. Albümde bunun etkileri oldukça yoğun. Fakat hem şarkı sözlerinin hem de yarattığı müzikal bütünlüğün, hayata dair çok daha kapsayıcı mesajlar sunduğunu da söylememiz gerek.


Bu yazıda, albümdeki şarkı sözleri arasında geziniyoruz. Neler hissettiğimizi, şarkıların bize çağrıştırdıklarını anlatmaya çalışıyoruz. Albümü dinleyenlerle bir dertleşme isteğinin dışa vurumu olduğu kadar dinlemeyenler için de bir çağrı aslında bu.


İyi okumalar, keyifli dinlemeler…


İçindeki kıpırtıda saklı en heyecanlı macera

Öncelikle bir annenin henüz yolun başındaki çocuğuna nasıl bir dünya tasvir ettiğini dinliyorsunuz bu albümde. İyilik temennileri ve çok kıymetli nasihatler... Yirmili yaşlarınıza geldiğinizde annenizden albüm formunda bir mektup aldığınızı düşünün. Eskisi Gibi Değil’i sadece bunu hayal ederek dinlemek bile başlı başına çok heyecanlı. Aynı zamanda dönüp kendi gençliğimizi anımsamak ve geçtiğimiz yolları düşünmek için de çok iyi bir fırsat. Giriş şarkısı Intro: Tohum, bir monolog ve albümün haritasını çiziyor. Dikkatlice dinlerseniz, devamında duyacağınız şarkıların anlatısına dair bir ön hazırlık aslında. İki şarkıya ise doğrudan referans veriliyor:


İlki Büyü. Genç bir bireyi, kendini tanımaya ve özgürleşmeye çağıran bir şarkı. Klibi de sözleriyle bir o kadar uyumlu, etkileyici. Yaşadığı çevreden uzaklaşan, mutlu ve yer yer düşünceli bir grup genci izliyorsunuz. 15-16 yaşında hayattan beklentisi çok yüksek kendinizi gülümseyerek hatırlayabilirsiniz. En azından bizim için öyle oldu... Bu anımsamanın nostaljik ve üzücü bir yanı olsa da tekrar o kişi olmaya dair motive edici bir yönü de var. Büyü, ayrıca, birçok harika Dilara Sakpınar şarkısında olduğu gibi akılda kalıcı ve kolay yakalanabilir bir nakarata sahip (Bknz. aşk şarkısı, yelpaze, hissizleşmiş). Bu yanıyla, canlı performansının nasıl olacağına dair de büyük heyecan uyandırıyor. Albümün lansman konserine katılanlar, bu deneyimi çoktan yaşadı bile!


Geldiğin yeri unutma asla

Ama gittiğin yere doğru büyü, büyü


Sinyallerini Intro:Tohum'da veren bir diğer şarkı, Sonsuz Koşulsuz. Piyano ile başlayıp bir anda hareketlenen girişi, şarkının sunduğu huzuru hissettirmesi için başlı başına yeterli. Fakat gökten bir anda inen değil de; kendine dönüp baktığın, korkularının üstüne gittiğin, koşulsuz sevgiyi tattığın bir huzur sanki bu. Zaman ve çaba gerektiriyor. Albümden ikinci klip bu şarkıya ait. Intro:Tohum'da şu dizeler yer alıyor: "Burası değişken, hep değişen dipsiz bir kuyu gibi. Uçsuz bir çayır gibi. Gönülsüzce koşturmanı istemediğim, göğsünü açarak özgür hissettiğin derinden korkmayıp havayla birleştiğin..." Sonsuz Koşulsuz'un klibinde Lara Di Lara'yı o çayırda özgürce ve çok mutlu bir şekilde koştururken izliyoruz işte! Albümün varmak istediği yer de galiba bu çayır. Şarkının son kısmında yokuş aşağı giden, sözsüz, çok keyifli bir bölüm var. Orada 123'ün sound'unu anımsıyoruz çokça.


Baktın mı kendine döndün mü içine

Buldun mu aradığın umudu

Gittin mi üstüne korkuların

Sevdin mi sonsuz ve koşulsuz


Öncemi bıraktıkça, şimdiye boyandıkça…

Öte yandan, albümün temel mesajı kendimizi tanımak ve dönüşmek ile ilgili. Hayata/kişinin kendisine dair bir odak da var bu albümde. Kendini bilmek, hatalarını/kayıplarını kabullenmek, hedeflerini hatırlamak ve güçlü olup düşmemek... Düştüysen de taşıdığın tüm izlerle kalkıp devam etmek! Dile Gelemeyenleri bu düşünceler/hisler etrafında örülü. "Kenara itildiğin anları düşünme, Kenardayken biriktirdiklerinle geri gel, geri gel..." diyor şarkıda. Son 80 saniyesi çok tehlikeli. Tetiğe basıp arkanıza bakmadan koştuğunuz bir senaryonun içinde buluyorsunuz kendinizi. Albümün genel sakin atmosferini bozan bu şarkıya dair çağrışımlarımız çok kuvvetli ve bizi 123'ün unutulmaz Thom Yorke - The Eraser cover'ına götürüyor...


Derinde iğneler inceden ince

Sal koşsun atlar dört nala yan yana

Kurşun ağırlığı üstünde

Bas tetiğe dökülsün için gönlünce, gönlünce


Akılda kalıcı nakaratlardan bahsetmiştik ya... Bu albümde onlardan bir diğeri de –albüme adını veren– Eskisi Gibi Değil. Esaslı bir dertleşme başlığını da bu şarkıda açıyoruz kendi adımıza. Takıntılı bir biçimde eski hislerimizi arıyoruz hep ve nostaljiden besleniyoruz. Bu, bir çeşit hayatta kalma refleksi hâline geldi artık. Fakat iyi de gelmiyor... Eskisi Gibi Değil, bu noktada, yeni olana çağırıyor bizi. "Öncemi bıraktıkça, şimdiye boyandıkça..." Zor ama denemeye değer! "Alışma umutsuzluğa. Dene!" çığlığını, harekete çağıran bir davul ritmi bozuyor. Bir bilmece gibi sarıyor bu bölüm sizi. Bu şarkının bir kardeşi var. Yeniyi ararken geçmişe dönmek, resmen bir çelişki. Her şarkıda bunu yaptığımızın da farkındayız ama orada şöyle diyor, "Hayat ne güzel şey, Her an değişiyor, gelişiyor, Hayat ne güzel şey, Seni besleyip yaşatıyor."


Öncemi hatırlıyorum

Gülsem üzülüyorum

Nedense tutunuyorum

Bırakmak çok zor geliyor


Oturduğun yere iyice yerleştikçe

Ve hiç kalkmamayı seçtikçe

Gömülür gider aklındakiler


Dünya benim çemberim, toprak benim meskenim

Esasında bir Döngü’nün içindeyiz. Bu döngüde ayakta kalmak, kendimize kurduğumuz dünyanın yere ne kadar sağlam bastığı ile ilgili. Lara Di Lara ayaklarını toprağa basıyor sıkıca ve gücünü doğadan alıyor. Doğa, sadece bu albümde değil, toprağı kendine mesken edinen Lara Di Lara’nın şarkı sözlerinin geneline yansıyan bir tema aslında.İster doğada ister şehir hayatında bir mücadele içindeyiz ve bu şarkının beat’leri, insanların da dâhil olduğu ve böylece daha da karmaşıklaşan o mücadeleyi simgeliyor bize göre.


Hayat bir döngüyse dünya benim çemberim Ağaçlar enginse toprak benim meskenim


Lara Di Lara, toprakla kendini bir bütün olarak görüyor. Bu çok ruhani bir yerden yorumlanabilir. Fakat onun anlatısında doğa hem dönüp dolaşıp vardığımız yer hem de bir araç. Tabiat bir filtre! Son Kuşlar, şunları söylüyor. “Anda ol ve anda kal. Günaydın ve hoşçakal. Sen çimlere bas ve göğe kafa tut.” Doğaya gitmek, hem şehir hayatından kaçtmak hem de hayatımızın İpleri elimize almak için bir ihtiyaç. Doğaya dair önyargılı büyüyen biz şehirli çocuklar için alınabilecek birçok mesaj var albümde. Çöz de o şarkılardan biri… “Düşünceler kum saati gibi akıyor. Dök içini suya. Aynandır sana, cevaptır karmaşana.”


📷: Pelin Kaçar


Gerçeklik nedir? Gerekli midir anlamak için hayatı?

Bazen sadece sorular sormak da bir şeyler anlatmaya yetiyor. Bu soruların bir cevabının olması da gerekmiyor. Gerçeklik, tam da böyle soruları sıralıyor dinleyenlerine. “Cesaret nedir? Gerekli midir yaşamak için hayatı?” O kadar yumuşak ve sakin biçimde yapıyor ki bunu, sorular asla sizi bunaltmıyor. Sanki aynı hayatı yaşıyoruz ve farklı cevapların arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz.Hayatı anlamak isteyip istemediğimiz bile koca bir hendek aramızda. Kimimiz çok ciddiye alarak yaşıyor, kimimiz de istediklerinin göklerden bir kitap gibi inmesini bekliyor. Belki de öyle değil… Bazen, hayat sadece bunun etrafında dönüyormuş gibi geliyor. Bu şarkı her defasında bunları düşündürüyor…


Gerçeklik nedir?

Sahtesi Nedir?

Düşünce midir?

Bunu kim bilir?”


Eskisi Gibi Değil, şu ana kadar anlattığımız çerçevede çok didaktik bir özellik taşıyor gibi gözükebilir. Fakat öyle değil... "Unutma kaybettiğin günleri" derken; kaybettiklerini/yaralarını da ortaya koyuyor Lara Di Lara. Hala ve To Ease the Pain, bir adım geri çekilip onu dinlediğimiz şarkılar. En başta bahsettiğimiz dertleşme hâli, bu iki şarkıda somutlaşıyor. Albümün kıymetini artıran ve güzel hissettiren bir şey bu.

To Ease the Pain, albümdeki tek İngilizce şarkı. Tumbler ise yarı İngilizce yarı Türkçe. Dile Gelemeyenleri gibi isyankar. Bir meydan okuma söz konusu. Buna, yaylıların taşıdığı epik bir atmosfer eşlik ediyor. Başarılı bir deneme olmasının yanında özellikle bu savaşçı yönüyle de albümdeki diğer şarkılardan daha farklı bir yerde duruyor sanki Tumbler.


Touch my flesh, I am a stone

Push me back, I am a thumbler

Leave me stranded I am stronger

I am the waves of the crushing sea

Will always look so I can see clearly


Öte yandan albümde üç ara şarkı var. İlkinde isyanı, ikincisinde huzuru, üçüncüsünde ise gündelik hayatın sıradanlığını duyumsuyoruz. Albümü bölümlere ayırma kaygısı olmadığını düşündüğümüz bu ara şarkılar, Intro: Tohum ile Uçmak arasında geçen 47 dakikanın kısa soluklanma anları gibi. Her adımı bu kadar belirgin ve üstüne düşünülmüş olması albümün hikâyesini bizim için daha da özel kılıyor.


Göğün balıkları geldi geçen gün. Döndü başında dünyanın.

Albümün prodüktörlüğünde Lara Di Lara ile Aras Levni Seyhan işbirliği var. Kayıtlar İstanbul ve Viyana'da gerçekleşiyor. Şarkılarda Viyana'daki müzisyenlerin (Herbert Pirker, Willi Rosner, Markus W. Schneider ve Christina Rufek) yanında Selen Gülün ve Burak Irmak'ın dokunuşlarını da duyuyoruz. Görsel dünya için teşekkürler ise Valerija İlchuka ve Pelin Kaçar’a.


Son olarak şunu da söylemek isteriz: Lara Di Lara’nın müzikal yolculuğunun tamamında arkadaşlarıyla kurduğu güçlü işbirliğinin sıcaklığını hissedersiniz. Seyircisiyle kurduğu ilişki de sizi çok özel hissettirir. 20’li yaşlarımızın başında yakaladığımız bu hikâyeye büyüyerek/dönüşerek hâlâ eşlik edebilmek büyük keyif. Eskisi Gibi Değil, yıkımlarla ve hayal kırıklıklarıyla geçen bir yılın sonuna doğru çıktı karşımıza. Göğün balıkları sessizce süzülürken hikâyeler anlatarak iyi hissetmeye çağırdı bizi. Onun bize anlattıkları kadar bizim de ona anlatacaklarımız var. İyi ki var…


Comments


bottom of page