top of page

Uzun mesafeli müzikal bağ: Ruh eşleri asla ölmez

Kendiliğinden gelişen arkadaşlıklar vardır. Önceden tanışıklığınız olmasa bile bir ortamda birbirinizi bulur, takip etmeye başlarsınız. Zamanı geldiğinde o ilk sohbet gerçekleşir. Hikâyeler anlatılır. Ortak zevklerden bahsedilir ve benzerlikler dökülür ortaya. Merak edilen sorular sorulur, espriler birbirini izler. Baştaki temkinli hava yerini kısa sürede çok keyifli bir sohbete bırakır…


Bu olay örgüsünü ilgiyle takip ettiğimiz müzisyenlerle yaşadığımız için kendimizi ayrıcalıklı hissediyoruz. İki sene boyunca tüm adımlarını izlediğimiz goldenblue ile nihayet buluştuk. Ege ve Aykan‘ın uzak mesafeli müzikal bağlarına İstanbul - Ankara - Berlin üçgeninde gerçekleşen bir çevrimiçi görüşme ile misafir olduk.


goldenblue, Berlin ve İstanbul merkezli bir ikili. Ege Çolak ve Aykan Vural'ın sürdürdüğü uzak mesafeli müzikal bağ. Ayrı ülkelerde yaratıyorlar ve yapbozun eksik parçalarını birleştirdiklerinde ortaya benzersiz bir hikâye çıkıyor. Tıpkı şarkının da dediği gibi: Soulmates never die! İkilinin adı güneşin doğuşu ve batışında denize yansıyan renklerden geliyor. Melankolik ama umutlu bir atmosfer bu. Tıpkı yaptıkları müzikle hissettirdikleri gibi. 


Aykan Vural, sahne arkası ve üstünde birçok önemli isimle çalışan tutkulu bir müzisyen. Kendisini senelerdir en sevdiğimiz grupların/sanatçıların konserlerinden tanıyoruz ve onu sahnede gitarıyla gördüğümüzde duraksayıp Jonny Greenwood’u anımsıyoruz. Aykan’ın goldenblue adında bir grubu olduğunu öğrendiğimizde takvimler 2022 yılının sonunu gösteriyordu. Grubun diskografisine, çok da parlak olmayan bir dönemimizde o karanlık atmosferiyle bizi hemen yakalayan ikinci teklileri Clouds ile giriş yapmış; Ege’nin vokali ve şarkının armonisinden oldukça etkilenmiştik. 2021 çıkışlı ve bir iyileşme şarkısı olan ilk teklileri Episode'a döndüğümüzde ise gruba karşı olan hislerimiz biraz daha yoğunlaşmıştı. Melankolik fakat iyileşmeyi de isteyen bir yerde durmaları ve bu noktada kurduğumuz özdeşlikler sonucunda, özel bir grup ile karşılaştığımızın farkına tam da bu zamanda varmıştık.


goldenblue ile geçtiğimiz haftalarda bir araya geldik. Grubun bugüne kadarki yolculuğu, hazırlıklarını tamamlamak üzere oldukları ilk albümleri ve gelecek planları üstüne konuştuk. Bu keyifli sohbet için Ege ve Aykan’a çok teşekkür ederiz.


goldenblue nasıl bir araya geldi?

Ege, Berlin’de doğup büyümüş. İlk müzikal deneyimleri, country müziğe ilgi duyduğu ortaokul yıllarına kadar uzanıyor. 2014 yılında Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde okumak için İstanbul’a geliyor. Bir yıl sonra ağırlıkla rock’n roll, blues çalan ve sadece kadın üyelerden oluşan bir gruba dâhil oluyor. Fakat grup, kısa bir sürede dağılıyor. Aykan, grubun bir diğer üyesinin arkadaşı. Bir gün grubun provasını ziyaret ediyor ve Ege ile orada tanışıyorlar. goldenblue’nun kuruluşuna giden yolun ilk adımı böylece atılmış oluyor. Ege, okul bitince Berlin’e dönüyor ve lisansüstü çalışmalarını hâlâ orada sürdürüyor.


Aykan ise müzik ile iç içe bir ailede büyüyor. 14 yaşındayken babasından davul istiyor. Mekânsal zorluklar buna engel oluyor ama tam da o yıl ilk gitarıyla tanışıyor. Maceracı ve hayallerinin peşinden koşan bir babaya sahip olmak, genç bir müzisyen için çok büyük bir şans… Yıllar geçiyor ve müzikal kariyerini inşa etmek üzere, 2013 yılında Kırklareli’nden İstanbul’a geliyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Etnomüzikoloji Anabilim Dalı’nda okumaya başlıyor. Bugünden bakınca “İyi ki gitarla başlamış ve devam etmişim.” diyor ama perküsyona olan ilgisi de hiç azalmıyor. Multi-enstrümantalist olmasının en büyük nedenlerinden biri buna dayanıyor. Akademik eğitimini yarıda bıraksa da müzik piyasasına dâhil oluyor ve müzikal çalışmalarını sürdürüyor.


  • İlk adımlar: goldenblue, cover odaklı bir grup olarak 2018 yılında kuruluyor. Fakat zaman içinde farklı müzikal perspektiflere sahip oldukları için Ege ve Aykan’ın yolları diğer grup üyeleriyle ayrılıyor. Önceki karmaşık grup ilişkilerine kıyasla çok daha yumuşak uyum ortaya çıkıyor ikisi arasında. 

  • Uzun mesafeli müzikal bağ: Ege’nin Berlin’de olması, beklentilerimizin aksine, çalışma biçimlerine zarar vermiyor. Ege şarkıları yazıp gitarla basit kayıtlar alıyor. Bu kayıtlar Aykan’ın elinde melodik açıdan şekilleniyor. Sınırları çizili bir iş bölümünün aksine, aralarındaki mükemmele yakın uyum söz konusu mesafe problemini oldukça ortadan kaldırıyor.

  • Melankoli: goldenblue dinlerken duygu dünyası yoğun iki müzisyenin yolculuğuna tanık oluyorsunuz. Onları bir araya getiren, sözler söylemeye iten ve mesafeleri önemsizleştiren temel duygu ise melankoli. Hatta Ege, bu sayede üretebildiğini söylüyor. Melankoli hem onların müziğine sirayet ediyor hem de onları bir arada tutuyor.

Uzun mesafeler arasında bir diğer kolaylaştırıcı olarak grubun prodüktörü Ozan Çanak ve no5records giriyor devreye. Kendilerine has bir çalışma biçimleri var. Ege İstanbul’a geldiğinde biriktirdikleri tüm üretimleri ortaya döküyorlar ve Ozan Çanak prodüktörlüğünde hemen kayda giriyorlar. Böylece hızlıca aksiyon alabiliyorlar. Örneğin, geleneksel sıralamanın aksine, ilk olarak vokal kayıtlarını tamamlıyorlar. Ege dönse bile Aykan ile Ozan Çanak proje üstünde çalışmayı sürdürüyor. Sonrasında birbirlerine verdikleri geri dönüşlerle şarkıları son hâllerine getiriyorlar.


Tozlu hard diskten çıkanlar ve albüm kaydına giden süreç

goldenblue, şu an albüm sürecinde ve kayıtların çoğu bitmiş durumda. Başta tekliler çıkararak ilerliyorlar. Bir gün, iki şarkı kaydetme niyetiyle no5records’a gidiyorlar ve Ozan Çanak grubun elindeki diğer kayıtları da görmek istiyor. Aykan’ın elindeki tozlu hard disk açılıyor. Eski demolar arasında gezinirken 3 günde 7 şarkı kaydediyorlar. Albümde 8 şarkı olacak ve ilk iki tekliden sadece Clouds’a yer verecekler. Albüm hakkında konuşurken, onları hem bu albüme hem de genel olarak yaptıkları müziğe dair bir janr tanımlaması yapmaya zorluyoruz. Böyle bir tanımlama için öncelikle dinleyenlere açık kapı bıraksalar da ambient indie pop cevabını alıyoruz.


Albüm için 2018 yılından bu yana besteledikleri şarkıların bazılarını seçip kaydediyorlar. Şarkıların ilk ve son hâlleri birbirinden oldukça farklı. Geçen sürede hem müziğe olan yaklaşımları gelişiyor ve değişiyor hem de şarkılara daha detaycı bir yerden yaklaşıyorlar. Ege’nin ilk kayıtlar arasında kendisiyle bağdaştıramadığı şarkılar olsa da şarkılar uyarlandıkça aralarındaki uyum bir şekilde tüm şüpheleri geride bırakıyor. Bunun yanında İki kişi olmanın getirdiği demokrasiyi de eklemek lazım. Grupta detaycı olan kişi Aykan. “Miksin şu kısmında bir problem var. Düzeltelim mi?” gibi müdahaleler Aykan’dan geliyor. Mesela albümden yayınlanan ilk tekli Morning’de kendi yazdığı bas line’larına müdahalesi ile kayıt ekibini oldukça uğraştırmış :) Fakat karar alıp birbirlerini onaylamak konularında dengede kalmayı da çok iyi başarıyorlar.


Gelecek planları, “Neden İngilizce sözlü besteler?”

goldenblue’nun İngilizce sözlü müzik yapmasının ardında doğal belirleyiciler kadar bilinçli tercihler de var. Öncelikle Ege, Berlin’de doğup büyümesine bağlı olarak, ne Almanca ne de Türkçe sözlü müzik yapmayı tercih ediyor. İngilizce dilinde kendini daha iyi ifade ediyor ve müziği daha yumuşak/rahat bir biçimde duyduğunu belirtiyor. Aykan için Batı müziğinin etkisi çok yüksek. Yaptığı müziğin sözlü karşılığını İngilizce’de buluyor. Bu arada grubun Türkçe sözlü besteleri de yok değil. Yukarıda bahsettiğimiz tozlu hard diskte duruyorlar ve zamanlarının gelmelerini bekliyorlar henüz…


Öte yandan, goldenblue dışa dönüp geniş bir perspektiften ele almak istiyor geleceğini. İngilizce sözlü müzik yapmak, bu noktada bilinçli bir tercihe dönüşüyor. Yaptıkları müziğin Avrupa’da bir potansiyeli var. İkilinin gelecek planlarında Avrupa sınırları içinde üretmeye devam etmek ve oradaki festivalleri merkeze aldıkları bir müzikal yolculuk bulunuyor. İngilizce müzik yapmaları Türkiye’de ilgi görmeyecekleri anlamına gelmiyor ama Türkiye dışında dinlenmeleri için de kesinlikle önemli bir fırsat yaratıyor. 


Söz hazır gelecek planlarından açılmışken, ikilinin albüm sonrasında konser verme hedefi bizi çok heyecanlandırıyor. Bunun için ekip oluşturmaya da başlamışlar. Tam olarak nasıl ilerleneceği belli olmasa da hem Avrupa’da hem Türkiye’de onları izleme fikri çok güzel.


En sevdiğimiz kısım: Şarkılar ve anlamları

Müzisyenler ile sohbet etme fırsatı yakaladığımızda yapmayı en sevdiğimiz şey onlara şarkıları ile ilgili sorular sormak ve değişik bilgiler yakalamaya çalışmak. Aslındaniyetimiz, şarkılara onların gözünden bakmaya çalışmak… Ege ve Aykan’ın keyifli sohbeti, bu anlamda bize çok yardımcı oluyor. 


Episode: Kendi tanımlarıyla “bir iyileşme sürecini anlatan ve ruh sağlığının önemine odaklanan” Episode, grubun ilk şarkısı ve amatör bir ruhla çıkıyor ortaya. Ege, bu şarkıyı yazdığı dönemde çok kötü hissettiğini ve gitarıyla kendini açıklamaya çalıştığını anlatıyor. Şarkının duygu dünyası Ege’ye, müzikal ruhu Aykan’a ait. Bu durum iki farklı karakterin, duygu durumunun karşılaşması aslında. Şarkı, 2021 yılının son gününde yayınlanıyor. O sıralarda Aykan’ın hayatında sadece goldenblue yok. Kara ile sahne alıyor. Ege ise bugünden bakınca şarkının konserde nasıl duyulacağını hayal ettiğini söylüyor. Kayıtlar Harem Sound’da yapılıyor. Kayıt ve mikste Mert Yüksel, mastering’de ise Evren Arkman var. 


Clouds: Episode sonrası dönemde Aykan, çok yoğun biçimde Bon Iver ve The National dinliyor. Kasım 2022’de gelen ikinci tekli Clouds’un ortaya çıkışında bu iki grubun etkisi çok yüksek. Farklı tuning’ler deniyor. Şarkıda gitar sound’unun yoğun olmasında ve melodilerde de bu hissediliyor. Clouds, goldenblue şarkılarındaki şiirselliğin en çok hissedildiği şarkı olabilir. Aykan şarkıyı dinlerken çok mutlu hissettiğini ama alttan alta büyük bir hüzün ve kalp kırıklığı hissettiğini de söylüyor. Şarkının bir başka derin anlamı da var. Ege ve Aykan, Clouds’un yayınlanma sürecinde grubun ilk fotoğraflarını da çeken arkadaşları Bilal Aksoy’u kaybediyor ve şarkıyı kendisine adıyor. Clouds’un kapağı, Bilal Aksoy’un analog kamerasıyla çektiği bulutların ve kendi fotoğrafının bir araya getirilmesiyle, Özge Michael tarafından oluşturuluyor.


goldenblue, Clouds ve sonrasında tüm kayıtlarını no5records’ta gerçekleştiriyor. Deniz Ağan ile Ozan Çanak’ın katkılarıyla albüm kayıtları başlıyor. Albüm öncesinde yayınlanan iki tekli, Morning (Şubat 2024) ve Daffodils (Nisan 2024), tüm beklentilerimizi karşılıyor.


Morning: Bu şarkının hikâyesi Aykan’ın evinde başlıyor. Güne kahvelerini içip müzikle başlıyorlar. goldenblue’nun ilk ekibinden basçıları da onlarla. Jam session sırasında mini bir bass line buluyor Aykan. O kısmı, acaba bu bir şarkıya dönüşür mü diye, Ege’ye göstere göstere çalarken Morning çıkıyor ortaya. Ege, sözleri tek seferde yazıyor ve şarkı tek seferde kaydediliyor. Düzenlemelerde çok ufak değişiklik yapılıyor. Ayrıca bu şarkıda ve albümdeki –Clouds ve Daffodils harici– tüm şarkılarda davulları Mert Can Bilgin çalıyor.


Daffodils: Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Daffodils, isimsiz ve var olmayan sevgiliye yazılmış bir şiir. Şairin, ruh eşinin onu bulması için duyduğu yoğun özlemi anlatıyor. Bu şarkı, karanlık zamanlardan geçen ama aşk için umudunu kaybetmemiş iki kayıp ruha dair. Onları bir araya getirmesi için evrene yapılmış bir çağrı… Daffodils, sizi sakin bir arpej ile karşılıyor fakat şarkının tam ortasında bambaşka bir atmosfere çekiveriyor. Melankoli ve hüzünden beslenmenin o tarifsiz keyfini karşılıyor.


Morning’in Ece Haskan imzalı kapak görselinde de çok güzel bir detay var. Hazırlanan ilk versiyonda bir kahve bardağı masada öylece duruyor. Sabahları kahvesini bir şekilde dökmesiyle bilinen Aykan, o bardağın düşeyazmasını istiyor ve kapak yeniden düzenleniyor. Ayrıca, yayınlanan tekliler albüm kapağından kesitler sunuyor. 8 şarkı yayınlandığında büyük resmi göreceğiz.📸: Ece Haskan 


goldenblue’yu uzun süredir takip eden dinleyiciler olarak; ikilinin şarkılarını bu buluşma sonrasında daha katmanlı bir biçimde algılamaya başladığımızı söylememiz lazım. Hikâyelerini dinledikçe kafamızdaki tüm taşlar yerine oturdu, söyledikleri sözler ve yaptıkları müzik çok daha farklı bir anlam kazanmaya başladı…


Melankoli, goldenblue’yu bir arada tutan, fakat bizim yetişkin bireyler olmaya yaklaştıkça hatırlamaktan/yaşamaktan kaçtığımız bir duygu durumu. Bunun belirli bir sebebi yok. Hüzün ve kederden uzak durdukça daha güçlü bir şekilde yola devam edeceğimizi sanmaktan kaynaklanıyor olabilir. Açıklaması da zor geliyor… Bu melankoliden kaçma hâline bağlı olarak goldenblue’yu Ege ve Aykan ile tanışmadan önce fark etmemizi sağlayan öncelikli şey, kurdukları bu müzikal bütünlüktü. Ege’nin duru ve sakin vokali ile Aykan’ın armoni oyunlarından bahsediyoruz. Fakat görüşmemiz sonrasında bizde iz bırakan, iki soulmate’in bu müzikal bütünlüğün arkasındaki hikâyesi ve dünyaya neredeyse aynı pencereden bakmaları oldu. Çıkış albümlerinde o pencerenin önünde durup güneşin doğuşunu ve denize yansıyan renkleri birlikte izleyeceğiz. Düşeyazan kahve dolu bardak ve nergis çiçeklerinin yanında ne hikâyeleri dinleyeceğimizi merakla bekliyoruz.


bottom of page