Günümüzde müzisyenlerin para kazanma ve müziğin tüketilme biçimleri hızla dönüşüyor. Müzik paylaşım kanallarındaki/teknolojilerindeki ilerleme, dinleme alışkanlıklarını kolaylaştırırken müzisyenlerin para kazanma biçimleri, aksi yönde farklılaşıyor. Artık, müzisyenler, telif gelirleri düşerken kısa dönem gelirleri ile uzun süreli popülerlikleri arasında denge kurmak zorunda. Müzisyenlerin gelirlerine dair tartışmalar, Napster'dan Spotify'a uzanan süreçte daha çok gündeme geldi. Bu tartışmalar içerisinde, özellikle telif gelirlerindeki düşüşe karşılık, müzisyenlerin de farklı fikir ve denemeleri var. Radiohead'in 2007'de In Rainbows'u yayınlarkenki stratejisi de bu hamlelerin en meşhur örneklerinden.
2003'teki "Hail to the Thief" sonrasında 4 yıl sessiz kalan ve yeni albüm için plak şirketleriyle anlaşmak üzere olduğu haberleri dolaşan grup, 2008'den önce albüm çıkartma planlarının olmadığını söylüyor. Fakat kısa bir sürenin ardından, Ekim 2007'de, "In Rainbows"u, fiyatını dinleyicilerin belirleyeceği biçimde internet üzerinden piyasaya sürüyor. Aralık'ta box set, Ocak 2008'de ise albümün kendisi fiziksel formda satışa çıkartılıyor.
Öncelikle, albümü indirenlerin yüzde 40'ı, para ödeyerek ediniyor albümü. İrrasyonel ama sevgi dolu bir tüketici davranışı. İkinci olarak, "Hail to the Thief"in satışları yüz binleri bulurken, "In Rainbows" 3 milyona erişiyor. Bunun 100 bini box set, 1,8 milyon'u ise CD satışlarından geliyor. Yaklaşık 3 ay öncesinden, resmi olarak ve ücretsiz olarak satışa çıkartılan bir albüm için çok büyük bir başarı bu.
"In Rainbows", müzisyenler adına sektördeki birçok aracıyı, prosedürü ortadan kaldırıp daha çok doğrudan gelir edinilmesi üzerine başarılı bir deney. Homo Economicus'a, marjinal fayda eğrilerine ve neoklasik iktisada attığı tokat ise çok keyifli.
@radiohead#radiohead#inrainbows#thomyorke#johnnygreenwood#colingreenwood#edobrien#philselway#nothenews
Kaynak: Alan Krueger (2019). Rockonomics. Rolling Stone
📸: Radiohead Public Library
Comments