EV.ankara, geçtiğimiz şubat ayında ilgi çekici ve hatta oldukça gizemli sosyal medya tanıtımları ile girdi hayatımıza. Kim olduklarını ve neler yapmak istediklerini merak ettik. Yakaladığımız ipuçlarını takip ettik. Arkadaş sohbetlerinde tahminler yürüttük. En sonunda dayanamadık ve kapılarını çaldık. Bizi, 15 kişilik, dinamik, heyecanlı ve misafirperver bir ekip karşıladı. Tanıştık. Bir Ankaralı refleksiyle okullarımızdan sözü açıp ortak tanıdıklar bulmaya çalıştık. Ankara’ya olan sevgimizden, kentteki kültür-sanat etkinliklerinin bugününden ve geleceğinden bahsettik.
EV.ankara, Ankara’daki sosyal tüketimi kültür ve sanat etkinlikleriyle beslemeyi ve yeni alanlar yaratmayı hedefleyen bir oluşum. Altı farklı alanda faaliyet gösteriyor: Gastronomi, sahne sanatları, sergi, müzik, sinema ve edebiyat… Yaptıkları başarılı etkinlikleri takip ederken, kim olduklarını ve neler yapmak istediklerini daha ayrıntılı bir biçimde anlamak ve aktarmak üzere onlara bazı sorular yönelttik. Doğa, Ulaş ve Egemen’le keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
EV.ankara hakkında
ntn: EV.ankara fikri nasıl ortaya çıktı?
Ulaş: Ankara’daki sosyal etkinliklere katılım sağlarken bir yerde tıkandığımızı hissettik. Aradığımız şeyi bulamıyorduk. Hatta bu yüzden İstanbul'a ya da diğer şehirlere etkinliğe gidiyorduk. Ev de şundan çıktı: Mesela salonda oturup film izliyoruz, mutfakta yemek yapıyoruz… Dolayısıyla Ankara'da yaşayanlara bir evde yapabileceği her şeyi, Ankara'nın evi diyebileceğimiz mekanlarda uygulama fikrine geçtik. Bu etkinlikleri nitelikli hâle getirip Ankaralı halka sunmak istedik.
Altı alanda çalışıyoruz: Gastronomi, sahne sanatları, sergi, müzik, sinema ve edebiyat. Bu altı farklı alanlarda füzyon etkinlikler çıkartıyoruz. Evde yapabildiğiniz bir şeyle, mesela masa başında edebiyat adına bir şeyler karalamak olsun bu, EV.ankara bünyesinde bir etkinlikle karşılaşabilirsiniz. Yabancı olduğunuz etkinlikler yapmıyoruz. Sadece buradaki etkinliklerin füzyon ve nitelikli olmasına dikkat ediyoruz.
Doğa: Herkesin evde en mutlu ve en huzurlu olduğu insanlarla yapabildiklerini, evin kapısından çıktıktan sonra da yapabileceğini göstermek istedik. Yani o kapıyı kapatmamıza gerek yok. Kapıyı dışarıya açabiliriz.
Egemen: Logomuzun çıkışı da öyle aslında. EV.ankara’yı düşünürken birçok farklı tasarım çıktı ama en son kapıda karar kıldık. İsmimizdeki noktayı da kapı koluyla özdeşleştirip, eve açılan bir kapı olsun istedik.
EV.ankara, 15 kişilik kalabalık bir ekip tarafından yönetiliyor. Başta, bunun bir engel yaratacağı düşünülebilir. Fakat onlar bunu dinamizme çevirmiş gibi gözüküyor. Altı farklı alanın başında öncesinde bu alanlarda tecrübe sahibi kimseler bulunuyor. Ortaya çıkan taze fikirler tecrübeli ekip arkadaşları arasındaki tartışmalarla daha da ileriye taşınıyor.
ntn: Kaç kişisiniz ve nasıl bir araya geldiniz?
Ulaş: 15 kişiyiz.
Doğa: Müthiş soru! Kafamda bunu nasıl anlatabileceğimizi düşünüyordum (Gülüşmeler).
ntn: Bu kadar kişinin bir araya gelişini anlatmak çok zordur eminim ama belki basit bir yolu vardır.
Ulaş: 15 kişi olmaktan çok mutluyuz. Kalabalık bir ekibi yönetmenin zor olduğuna dair geri dönüşlerle karşılaşıyoruz. Fakat bizim bu kadar kalabalık olmamızın bir sebebi var. Altı farklı alanda çalışıyoruz ve altı farklı alanda gerçekten iyi etkinlikler çıkarmak istiyorsak bu alanlardaki yetkin kişileri çekmeliyiz ekibe. Zaten öyle ilerledik. EV.ankara olarak bu işi sadece son 3 aydır yapıyor gibi gözüküyoruz ama ekipteki kişilerin öncesinde kültür-sanat organizasyonlarında veya proje dünyasında deneyimleri var. Yani 3 aylık bir deneyimden ziyade 5 yıl + 3 ay gibi düşünebiliriz. Önceden birbirini tanıyan ve birbirinin nasıl iş yaptığını bilenler kişilerden oluşuyor ekip. Aramızda zaten bir enerji vardı. Şimdi, 15 kişilik bir enerji ve deneyim birikimiyle buradayız.
ntn: Ekibinizi tanıtabilir misiniz?
Doğa: Evet. Arkadaşım Esin ile ben sahne sanatlarının ekip lideriyiz. Biz önceden tanışıyorduk. Bizim bir başka yerden tanıdığımız Meriç, kendisi aynı zamanda Ankaralı bir müzisyen (Goril Reggae Band), müzik ekibinin başında. Gastronomi ekibinin başında iki şef var, Ceren ve Doruk. Sinema ekibinin başında Ecrin, edebiyat ekibinin başında da Salih var.
Ulaş: Etkinliklerin sürekliliğini sağlamak üzere bazı operasyonel gruplara ihtiyacımız var. Marketing bunlardan biri. Perihan ile Deniz orada. Sosyal medyadaki paylaşımlarımızdan, oradaki dil ve kurumsal kimliğimizden sorumlular. Cansu ve Uras’tan oluşan bir diğer operasyon ekibimiz de Ankara’daki mekânlar ile görüşüp buraların EV.ankara kültürüne uygunluklarını ölçüyorlar. Ben, Egemen ve Zeynep ise projelerden, iş birliklerinden sorumluyuz. Projelerden kastımız da Avrupa Birliği projeleri, diğer hibe ve fonlar.
Bu organizasyon şemasını oluştururken, ekibin kalabalık olmasını önemsemedik aslında. Kalabalık kendiliğinden oluştu. Sadece şunu düşündük: Bir etkinliği gerçekleştirirken neye ihtiyacımız var? Bir mekâna ihtiyacımız ve bir sanatçı grubuna erişim ihtiyacımız var. Bu organizasyonu oluşturacak kişilerin bundan anlaması lazım.
EV.ankara’nın kentte doldurmaya çalıştığı alan
EV.ankara’nın kente dair doldurmaya çalıştığı bir boşluk var. Onlar, kentin sosyal dinamiklerini gözeterek kültür-sanat alanında üreten ve tükenleri bir araya getirmeyi hedefliyor. Bir köprü işlevi görürken hem kente dair kendi hayallerini hayata geçirmeye çalışıyorlar hem de kentteki sanatçıların ve izleyenlerin taleplerini değerlendiriyorlar. EV.ankara, 15 kişilik kalabalık ekibin yaş ortalamasının 25 olduğunu düşünürsek, yakın dönemde kent için çok önemli bir fırsatı temsil ediyor.
ntn: Sizi sadece organizasyonlar düzenleyen bir ekip olarak mı değerlendirmeliyiz? Ankara’daki konumunuzu nasıl görmek gerek?
Ulaş: Ankara'nın gerçekten kültür-sanat anlamında evi olmak istiyoruz ama buradaki evden kastım sadece fiziksel bir mekân değil. Ankara'da bizim bu etkinlikleri koyabileceğimiz yüzlerce sahne ve salon var. Buradaki amacımız üreteni desteklemek. Hâlihazırda sanatsal üretim mevcut. Üretimi desteklemek isteyenler için gerçekten de sonsuz bir üretim kaynağı var. Çünkü bir çok devlet üniversitesi ve konservatuar burada. Aynı şekilde sahneler çok nitelikli. Onun yanında küçük gruplar var. Bunları desteklemek çok kıymetli. Biz Ankara'da bunu sağlayan bir oluşum olmak istiyoruz
Doğa: Sanatçı tarafından cevaplayabilirim bu soruyu. Ulaş’ın dediği gibi Ankara’da bir mekân bolluğu var ama sistemin bir parçası değiller. Bir kolektif yapının parçası değiller. Her şey bireysel iletişim üstünden ilerliyor. Bu hem sanatçı hem de mekân açısından dezavantajlı bir durum. Hep aynı insanlarla aynı etkinlikleri yapmak mecburiyetinde kalıyorlar. Aslında bu köprüyü kurmak bizim amacımız. Üretmek isteyen nasıl üreteceğini ve bunu kimlerle yapacağını aynı anda düşünüp çaresizliğe düşmesin. Kültür-sanat ekosistemini desteklemek, zenginleştirmek, herkesin ulaşıp beslenebildiği bir alan yaratmak istiyoruz. Bunun iki yönü var. Bizim aklımızdaki bir projeyi kimlerle nasıl yapabileceğimizi düşünerek çıkıp doğrudan ilgilisine ulaştığımız da oluyor. Mesela benim iki senedir rafta çürüyen bir projem var ve ben bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum diyenlerle iş birliği hâlinde ilerlediğimiz de oluyor.
Ankara’da eğitim var. Fırsatlar var. Seyirci hazır. Aslında tüketicisi de hazır ama şu anda göç veren bir şehir olarak biliniyor. Mezun olan, buradan çıkıp İstanbul’a ya da yurtdışına gidiyor. Bunun sürdürülebilir bir yanı yok. Bir noktada piyasa Ankara’nın seyircisini ve tüketicisini de görmezden geliyor. Burada tekrar bir şeylerin canlanması, Ankara’nın tekrar sanatçı yetiştiren, tiyatrocu büyüten şehir olarak anılması lazım.
Egemen: İnsanlar artık İstanbul’dan çıkmak istiyor. Deprem gerçeği olduğu için Ankara’ya ve farklı şehirlere gitmek istiyorlar. Ama burada İstanbul’daki gibi bir yapı olmadığı için bir sıkışıklık söz konusu.
Doğa: İstanbul’un seyirci kitlesinin şöyle bir dezavantajı da var. Çok fazla etkinlik ve çok hızlı bir tüketim var. Her şey çok hızlı değişiyor. Ankara seyircisi değer ve kıymet biliyor. Burada hâlihazırda çok iyi eğitimli, çalışan ve yabancı bir nüfus var. Fakat açık çok fazla. Seyirci ve tüketiciyi unutmamak gerekiyor.
Ulaş: Buradaki misyonumuz sadece para kazanmak odaklı etkinlik düzenlemek değil, Ankara’nın kültürel mirasına uygun, seyircinin isteğine yönelik etkinlikler hazırlamak. Bu nedenle de belki daha az sayıda olacak ama gerçekten kaliteli etkinlikler çıkacak. Ankaralılar artık bir etkinlik için başka şehirlere gitmesin ya da başka şehirden bir etkinliğin buraya gelmesini beklemesin.
Doğa: Bundan dört ay kadar önce Ankara’da kültür-sanat etkinliklerine katılmak isteyen bir sosyal tüketiciydim sadece. Seyirciye ulaşmak konusunda sıkıntılar hep vardı. O açığı görüp bu köprüyü kurmak istedik. Üretmek isteyenin üreteceği, tüketmek isteyenin de tüketeceği bir şey olsun istiyoruz ve bu misyonu sürdürmeye çalışıyoruz.
İlk etkinlikler, ilk izlenimler…
Buluştuğumuz dönemde EV.ankara’nın gündeminde, kendi ilhamlarından izler taşıyan tanışma etkinlikleri İlk Durak vardı. Onları merak eden herkesin toplandığı sıcak ve kalabalık bir etkinlikle başlangıç yaptılar. İlk etkinliğin heyecanını atar atmaz ise Ankaralıları Piknik’e davet ettiler. Ankara’nın gizli miraslarından Piknik’in farklı hikâyeleriyle buluşturdular konuklarını. Attıkları bu ilk adımları Oyunlarla Tiyatro Atölyesi, Dört Tekerliler ve On İkinci Ev ile sürdürdüler. Tiyatro, müzikaller, film festivalleri ve gastronomi ile müziğin birleştiği etkinlikler bekliyor bizi sırada. Altı farklı alan tanımlasalar da disiplinlerarası bir yaklaşımla oluşturulan, saha çalışmalarına dayalı ve içi oldukça dolu etkinlikleri takip edeceğiz.
ntn: İlk etkinliğiniz İlk Durak’a değinmek isteriz. Nasıl geçti? Neler beklediniz? Neler buldunuz?
Doğa: İlk Durak hem gelenlerle tanışacağımız hem de gelenlerin birbiriyle tanışacağı bir etkinlikti. Bir konser ya tiyatro oyunu düzenleyebilirdik. Fakat EV.ankara’nın çalıştığı alanları insanlara sevdirmek istedik. Gastronomi var, bakın bir şeyler yiyip içiyoruz. Birilerini dinliyoruz, birileri dans ediyor. Yani çok da göze sokmadan bunu göstermek istedik. İş birliği yaptığımız, tanıştığımız, tanışmak istediğimiz insanlar vardı. Bizi merak edip gelen bir kitle vardı. Müziği duyup gelenler vardı. Hem yaş ortalaması hem de çeşitlilik olarak tam da ulaşmak istediğimiz bir kitleydi. Sürekli sirküle olan bir etkinlikti. 100 kişi davet edip sadece onlarla devam etmektense, sirküle olan bir 200 kişinin olması amacımızla çok iyi uyuştu. Gelenlerin yoğunluktan bunalmadığı, sıkılmadığı bir etkinlik oldu.
Ulaş: EV:ankara nedir, neyi nasıl yapar? Şimdiki sohbetimiz gibi bunu birçok kişiye anlattık. Bir yola çıktık ve ilk durağımız İlk Durak oldu. Bizi tanıyan, bilmek isteyen ve hikâyemizi ilk dinleyen insanların buluşma etkinliğiydi. Bu etkinliği çıkarma amacımız hem insanların bunu bizim yapabildiğimizi görmesi hem de bu başlangıcın bir parçaları olmasıydı. Eğer bir yola çıktıysak buradaki paydaşlarımızın bizimle birlikte yürüdüklerine emin olmalıyız. Çünkü bunu birlikte yapıyor ve bir değer yaratıyoruz. Çok memnun kaldık. Dileriz ki katılımcılar da memnun kalmıştır. Bu ilk duraktı. Ankara’da birden fazla durakta her yerde bizimle görüşebilirsiniz.
Doğa: Yeni bir oluşum olmanın hâlihazırda avantajları ve dezavantajları var. Fakat amacımız hiçbir ayı boş geçmemek. 12 ay boyunca kitlemizin takip edebileceği bir akışın olması. Farklı alanlarda etkinliklerin devam etmesi ve süredebilir olması. Hem yeni etkinliklerin çıkması hem de eskilerinin devam etmesi.
Ulaş: Bu yolda şunu da fark ediyoruz. Mesela Ankara bir öğrenci şehri. Haziran sonrasında öğrenci nüfusu azalacak. Yazlıklara gidenler olacaktır. Fakat bu, yazın ara vereceğimiz anlamına gelmiyor. Aynı şekilde kışın da soğuk olabilir, dışarıda kar yağabilir ama bu etkinlik yapmamıza engel değil. İlerideki hedefimiz bunları ivmeli bir şekilde artırmak. Geçtiğimiz 3 aya kuluçka süreci diyeceğim. Bunun uzun sürmesinin temel sebebi de nasıl ayda 3-5 etkinlik çıkarabileceğimize dair çalışmalardan kaynaklandı aslında.
Doğa: Kitlenin talepleri ve ihtiyaçlarına göre de her zaman revize olacak etkinlikler. Bunun için bir sürü saha görüşmesi de yapıyoruz.
EV’e, Ankara’ya dair hayaller
EV.ankara’nın Bestekar’da çok güzel bir ofisi var. Günlük koşuşturmacalar etrafında fark edilmiyor belki ama kısa sürede çok hızlı adımlarla ilerliyorlar. Arkadaş evlerinde yapılan sohbetler yerini kendi ofislerindeki uzun masaya bırakmış mesela. O masa etrafında büyük ve yapıcı tartışmalarla ilerliyorlar. Peki geleceğe dair öngörüleri, hayalleri neler?
ntn: Biraz spekülatif bir soru soracağız. EV.Ankara’ya, kente dair en büyük hayaliniz nedir? Şunu yapsak, “Tamam olduk artık!” diyeceğiniz hayaliniz nedir?
Egemen: Bize ait, altı alanımızı da kapsayan bir performans sanatları merkezimiz olsa…
Doğa: Benim daha kısa vadeli bir planım var. Biletlerimizin karaborsaya düşmesi. Biletli bir etkinlik yaptığımızda bize bir telefon gelecek diyecekler ki “Biletleriniz karaborsada!”. Biz mesela 150 liraya satıyoruz ama bilet karaborsada 3 bin liraya satılıyor. O zaman hissederim olduğumuzu.
Ulaş: Benim için hep farklı şeyler oldu. Mesela ilk toplantıları yaptığımız zamanlarda ilk etkinliğimizi çok merak ediyordum. Hayalimdeki en üst nokta oydu. Onu yaptık, şimdi bir kafede otururken yan masadan EV.ankara’yı duyduğum anda havalara uçarım. Şimdiki bu. Onu yaptıktan sonra Egemen’in bahsettiği yapı. Uzun vadede üreticilerin bize geldiği ve bizim onlara hem mentorluk hem de maddi olarak destek sunduğumuz bir noktada karşısına geçip artık sen bu ekipten de büyüksün ve yolun açık diyebilirim.
Doğa: O noktada şu balkona oturmuş keyifle izliyor olacağız her şeyi.
“evde hissettiren” O Şarkı
Ekiptekilerle her görüşmemizde, onları bir yerlere yetişmeye çalışırken ya da kafalarında bir sorunu çözmeye çalışırken buluyoruz. Ankara’da kültür-sanat hayatına dokunmayan gençlerin birbirini bulması (hikâyede ODTÜ’nün de payı büyük) ve kariyerlerinin henüz başında bir şeyleri değiştirmek üzere yola çıkması harika.
Röportaj için buluştuğumuz süreden bu yana EV.ankara ile bir etkinlik düzenleme şansı da yakaladık. Sevgili dostumuz Karaca Yiğit Pehlivanlı ile düzenlediğimiz, kolektif müzik dinleme etkinliği O Şarkı’yı geçtiğimiz gün EV.ankara ofisinde gerçekleştirdik. Muhteşem bir ev sahipliği sergilediler. Evimizde gibi hissettik ve harika hikâyeleriyle harika şarkılar dinledik. Tüm ekibe çok teşekkür ederiz.
EV.ankara’yı takip etmeyi unutmayın!
Comments