2000'lerin başında, henüz 10 yaşındayken, bir magazin malzemesi olarak yükselişe geçen tenis camiasına adım attığımızda; zihnimizde beliren mekansal/sınıfsal bir karmaşa vardı.
Ev dışına adım atıp sosyallestiğimiz o dönemde ebeveynlerimizin, tek başımıza bulunmamamız gerektiğini tembihleyip kriminalize ettikleri yerlerin başında Ulus geliyordu. Küçük omuzlarımıza neden her an kaçırılma ihtimalimize karşı dikkatli olmak gibi bir sorumluluk yüklendiği ayrı bir mesele... Hal böyleyken, turnuvalara gittiğimizde bolca vakit geçirdiğimiz harika Ankara Tenis Kulübü'nün (ATK) neden Ulus'ta stadın tam yanında konumlandığını, dönem kahramanlarından Kemal Derviş vb. yüksek bürokratların neden sık sık ve ısrarla bu kriminal bölgede tenis oynadığını anlamlandıramıyorduk.
DSİ Lojmanları'nda devletin bize tahsis ettiği kortlarda tenis oynamayı öğrenirken; eğimli çatısı, cam fasadları, kıvrılan asma katları ve iskandinav oturma takımları ile ATK'nın modern ve etkileyici çehresinden etkilenmemek mümkün değildi. O ortamda, çok sayıda ve farklı zemin kortun içerisinde turnuva heyacanı yaşarken yüzleştiğimiz sınıfsal sorgular içerisinde bulduk cevaplarımızı, ilerleyen yıllarda.
Bu konuda bize yardımcı olan, elitlerin sporu/orta sınıfın balesi tenisin hem Türkiye'deki hem de Ankara'daki yerine dair -mekansal ve tarihsel bağlamda- bir akademik yayın önermek isteriz: "Cumhuriyet Dönemi'nde Türkiye ve Ankara'da Tenis: Camia ve Mekan Olarak Bir Sporun Yükselişi". Lale Özgenel'in kaleme aldığı metinde; Geç Osmanlı'ya kadar uzanan bir geleneğin, Erken Cumhuriyet'te iktidarın sosyal ve kültürel alanda hakimiyet kurma ve dönüşüm çabaları ile birlikte bugüne kadar nasıl geldiğini izleyebilirsiniz, ATK'nın mimari dönüşümü ile birlikte.
📸: Özgenel L. (2017). Cumhuriyet Dönemi'nde Türkiye ve Ankara'da Tenis: Camia ve Mekan Olarak Bir Sporun Yükselişi. Arkitera.
Comments